22/04/2021
Basın Bildirisi: Dayanışma Evi Cenevre’de gerçekleştirilecek 5+1 gayri-resmi görüşme ile ilgil bir açıklama yayınladı
23 Nisan 2003, Kıbrıs müzakereleri ve toplumlararası ilişkilerde bir dönüm noktasıdır. Bu tarih, Ledra Palace geçiş noktasının açılmasıyla birlikte, bölünmüşlüğün iki yanındaki hayata; bugünün yaşlılarının çocukluk anılarına ve yeni nesil için birlikte yaşamayı öğrenme ve yeni anılar biriktirme fırsatına erişimin mümkün hale geldiği ilk tarihtir.
Ledra Palace geçiş noktasının açılmasının 18. Yıldönümünde, geçişlerde uygulanan sınırlamalar da bir yılını doldurmuş durumdadır. Bu geçiş noktaları sayesinde mümkün olan toplumlararası etkileşimin önemini, şimdi her zamankinden daha iyi anlıyoruz. Dayanışma Evi fikri de, toplumun iki yanından bireylerin, 2003 yılından sonra oluşan yeni koşullar altında birlikte çalışabilmesiyle mümkün olmuştur. 2021 yılında Dayanışma Evi 10. Yılını dolduruyor ve umuyoruz ki yakın zamanda davetkar evimizde tüm arkadaşlarımız ve takipçilerimizle bir arada kutlayacağız.
Tüm bunların ışığında, Crans Montana’da müzakerelerin çöküşünden sonraki 3 yıllık duraklamadan sonra iki toplum liderinin, garantör ülkeler Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye’nin, ve BM Genel Sekreteri’nin katılımıyla, 27-29 Nisan tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilecek gayri resmi görüşmeyi memnuniyetle karşılıyoruz.
Geçtiğimiz 3 yılda, hala üstesinden gelmeye çalıştığımız bir pandemi süreci ve adanın iki kesimi arasındaki teması sağlayan geçiş noktalarının 17 yılda ilk kez kapanmasını deneyimledik. Ara bölgede bulunmamız nedeniyle, geçiş noktalarının toplumlar arasındaki gündelik ilişkileri ve barış inşaası faaliyetlerini nasıl güçlendirdiğine doğrudan şahit olduk.
Geçiş noktalarının kapatılması, yarattığı tüm sorunlara karşın, bir yandan da bölünmüşlüğün iki yanındaki toplumlar arasında, koparılamayacak bağlar olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu bağlar yalnızca sağlık, ticaret ve ekonomiyi değil, aynı zamanda kurulan gerçek arkadaşlıklar ve aileleri de kapsamaktadır.
Geçiş noktalarının kapatılmasının getirdiği bu ‘zorunlu’ mesafe, maalesef otoritelerin Kıbrıs konusunda takip ettikleri politikalara da yansımıştır. Barış inşaası alanında aktif olan herkes gibi, bizler de bu gelişmeleri endişeyle takip etmekteyiz. Bu nedenle, gerçekleşecek olan bu gayri resmi görüşmenin, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplum liderlerinin, 2014 yılında uzlaştığı çerçevede yeni bir müzakere sürecinin önünü açmasını umuyoruz. Uzlaşılan bu çerçeveye göre, Kıbrıs sorununun çözümü, BM Güvenlik Konseyi kararları ve Doruk Anlaşmaları’nda da yer aldığı gibi iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir federasyondan geçmektedir.
İlk kapsamlı barış anlaşması denemesinin üzerinden 15 yıldan daha uzun bir süre geçmiş ve bu sürede, daha fazla etkileşimle birlikte büyüyen, güven yaratıcı önlemlerden faydalanan ve hayatları ayrıştırıcı çizgilerle sınırlanmış olmayan yeni bir nesil yetişmiştir.
Eğer müzakere masasında geçen bu zamanın herhangi bir avantajı olmuşsa, o da bu neslin yetişmesi ve adadaki toplumlar arasında yeni anılar ve ilişkiler kurulmasına olanak sağlayan, sivil toplumun kollektif çabası ve güven yaratıcı önlemlerin oluşturduğu elverişli ortam olmuştur.
Yeni nesil sürer durumu kabul etmemekte ve değişim istemektedir. Kıbrıs’ı Avrupa Birliği çatısı altında, Avrupa Birliği değerlerinin tüm adada geçerli olacağı bir şekilde birleştirecek bir değişim çağrısı yapmaktadır.
Bizler hissediyoruz ki artık güçlü bir politik iradenin, Kıbrıs insanının talepleriyle buluşması ve barış çağrısına cevap verilmesinin zamanıdır.
10 yıldır Kıbrıs’ta barış inşaası alanında çalışan toplumlararası bir toplum merkezi olarak zihnimizde ve gündelik yaşamımızda bulunan çeşitli bariyerlerin üstesinden gelmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğimizi ve bu doğrultudaki önemli sosyal ve/ya politik faaliyetleri destekleyeceğimizi bir kez daha vurgularız